Eğitimde uygulama dönemi başlıyor!

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un geçen hafta açıkladığı liselerde uygulanacak yeni eğitim modeli genel anlamda hem eğitimciler hem de öğrenci ile veliler tarafından büyük bir heyecan ve umutla karşılandı. Yıllardır yakındığımız ezberci eğitim yerine uygulamalı ve pratiğe dönük bir öğrenme metodunu temel alan yeni modeli eğitimcilerle değerlendirdik.

Türkiye’de öteden beri en temel meselelerimizin başında ‘eğitim’ geliyor. Eksikleri gidermek ve çocuklarımızı geleceğe daha iyi hazırlamak için değişen her müfredat ve sınav sistemi ise beraberinde çokça tartışmayı getiriyor. İnsan kaynağını doğru kullanamayan ülkelerin gelecek vizyonlarının hayat bulması da pek mümkün görünmüyor. Yapay zekanın hayatın pek çok alanında etkin olduğu bir çağda teknolojiyi kullanabilecek ve ona yön verecek becerilere sahip çocuklar yetiştirecek bir sisteme ihtiyaç var. Özellikle lise döneminde alınan eğitim gençlerin geleceğine şekil veriyor. Hayata hazırlanmaya bu dönemde başlıyorlar. Bu anlamda sektörün içinden bir isim olarak eğitim sistemindeki eksiklerin ve beklentilerin farkında olan, eğitim dünyasındaki tüm paydaşların sesine kulak veren Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk geçen hafta yeni eğitim modeline ilişkin ayrıntıları açıkladı. Öğrenci, veli, eğitimci ve öğretmenlerin büyük bir umutla beklediği bu yeni sistem aslında dünyada kabul gören bir eğitim metodunu içinde barındırıyor. Bakan Selçuk yaptığı açıklamada 2023 eğitim vizyonunun Türkiye’nin eğitim sisteminin tamamını, bütün alt sistemleri ve birleşenleriyle beraber ele alındığı bir vizyon planı olduğunu hatırlattı. Ders sayısında azalma, deneyime yönelik eğitim, atölye ve laboratuvar çalışmaları, alan derslerinde proje ve uygulama çalışmaları yeni modelin ana felsefesini oluşturuyor. Bu sistemde bilgi kuramı dersi ve HEY (Hayal, etkinlik, yaşam) çalışmaları gençleri düşünme, hayal etme, üretme, toplumsal fayda sağlama ve sorumluluk alma konusunda teşvik edecek. Türk toplum yapısının özellikleri göz önünde bulundurularak Türk kültürünü, tarihini, coğrafyasını akılcı bir yöntemle ele alan yeni içerikler hazırlanacak. Bunu yaparken yerli literatür ile yerli bilimsel çalışmalara ağırlık verilecek. Bu eğitim modeli “evrensel” metodolojiler ile yerli ve milli unsurlar göz önüne alınarak hazırlanmış. Elbette sistemin oturması ve sonuç vermesi biraz zaman alacak. Sabırlı olmakta fayda var. Yeni müfredat ile ilgili yankılar sürerken biz de eğitimcilere ve eğitim alanında çalışma yapan akademisyenlere yeni sistemle ilgili değerlendirmelerini sorduk.

OKUL ARZU EDİLEN BİR YER OLACAK  

Eğitim sistemlerinde yaşanan değişimlerin normal olduğuna değinen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nden Öğr. Üyesi Dr. Ali Özdemir, önemli olan noktanın bütüncül bir sistem değişikliği olduğuna vurgu yapıyor. “Eğitim sistemi içinde alt sistemler var. Müfredat, öğretmenler, öğrenciler bu alt sistemin parçaları. Sadece müfredatı değiştirmek ile sistemin genelinde iyileşme olmuyor. Biz de zannediyoruz ki yine sistem değişti ama iyi olmadı. Müfredat değişebilir. Önemli olan bu değişen yapıya ayak uydurmak. Çok sık yaşanan müfredat değişiklikleri aslında normal. Avrupa Birliği ülkelerinde müfredat değişikliği ortalaması 7 yıldır. Bu değişim teknolojinin, internetin hayatımıza girmesi ile daha hızlı oluyor. Bunu destekleyecek bir örnek var karşımızda. Dünya çapında yapılan bir araştırmada 2004 yılında en çok arzu edilen üç meslek 2010 yılında yapılan araştırmalarda en çok tercih edilen mesleklerde ilk ona girememiş. Yine 2010 yılında yapılan araştırmada en çok dile getirilen üç meslek 2015’teki araştırmada ilk sıralarda yer almamış. Dünya değişiyor. İstekler farklılaşıyor. Bu açıdan bakıldığında müfredat değişimleri de normal aslında. Bu doğrultuda Milli Eğitim’in de değişmesi lâzım.” diyen Özdemir, değişimin tüm sistemi kapsaması gerektiğini, alt sistemleri değiştirerek genel bir iyileşme sağlanamayacağını söylüyor.

MEB Bakanı Ziya Selçuk’un göreve geldiğinden beri yaptığı çalışmaları ilgiyle takip ettiğini belirten Özdemir, topyekün sistem değişikliğini desteklediğini belirtiyor. Derslerin azalmasını olumlu karşıladığını söyleyen Özdemir, “Herkesin aklında olan bir soru vardı. Gençleri nasıl bir geleceğe hazırlıyoruz? Hali hazırda var olan sistemde 15-16 çeşit ders var. Hepsi için yılda 50-55 tane sınava giriyor çocuklar ve her biri için stres yaşıyorlar. Merkezi sınavları saymıyorum bile. Bu derslerin hepsini özümsemelerine zaten ihtimal yoktu. Yüzeysel geçiliyordu. Bu yüzden ders sayılarındaki azalmayı olumlu karşılaşıyorum.” şeklinde konuşuyor. Derslerin içerikleri hakkında şu anda net bir bilgiye sahip olmadıklarını belirten Özdemir, ders isimlerine bakarak şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: “Alışılmış dersler dışında dikkat çekici dersler var. Artık ezberci anlayıştan uygulamalı eğitime geçildiği görülüyor. Öğrencileri araştırmaya, düşünmeye, hayal etmeye iten dersler var. HEY diye bir bölüm var. Bu dersler teorik olarak yapılacak dersler değil. Ayrıca derslere baktığımızda toplumsal fayda açısından da öğrencilere birçok şey katacak bir anlayış görülüyor. İlgi çekecek, hayat ile iç içe, disiplinler arası hatta disiplinler üstü dersler var. Bu, okula bakışı da etkileyecek. Şimdi okul, sevimliliği olmayan bir yer. Öğrencilerin okula girerken ve çıkarken fotoğraflarına bir bakın. Hangisinde daha mutlular? Okulu cazibe merkezi haline getirmeliyiz. Sevilen arzu edilen bir yer olmalı.”

ÖNEMLİ OLAN TEMEL BECERİLERİ KAZANDIRMAK 

Son zamanlarda STEM eğitim anlayışından bahsediliyor. Özellikle robotik kodlama dersleri veriliyor. Burada bir hata yapıldığından bahseden Özdemir, “Bundan 15 yıl önce çoklu zeka kuramı vardı. Müfredat, program buna göre hazırlanmıştı. Bu kuram önemliydi. Ama biz bunun içini boşaltarak verdik. Bunun bir benzerini şimdi robotik kodlama derslerinde görüyoruz. İçinin çok dolu olduğunu sanmıyorum. Algoritmayı yazacak gerekli matematiksel alt yapı yok ise değişen bir şey olmaz ki.” diyor ve ekliyor: “Yeni sistemdeki HEY bölümü bu anlamda çok önemli. Önce hayal etmek gerekiyor. Hayal etmeden öğrenemezsiniz, tasarım yapamazsınız. Temel becerilere odaklanmalıyız. Eleştirel düşünme becerisi ve iletişim becerisi kazandırmalıyız çocuklara. Bu becerilere sahip olanlar STEM eğitiminde de hayatta da başarılı olur. Birkaç yıl sonra bu kavramlar da popülerliğini yitirecek.”

Kariyer ofislerinin öğrencilerin doğru yönlendirilmesinde etkili olacağını belirten Özdemir, sistem için sabırlı olunması gerektiğinin altını çiziyor: “Bu sistemin işe yarayıp yaramayacağını hemen göremeyiz. Eğitimin çıktılarını 1-2 yılda ölçmek mümkün değil. Yaşam becerilerini kazanıp kazanmadıklarını, bu derslerin gençleri nasıl etkilediğini zamanla göreceğiz.”

“Sistem ile ilgili en büyük endişem yeni dersleri verecek yeterliliğe, bilgiye sahip eğitimciler olup olmadığını noktasında” diyen Özdemir, “Daha önce de sistemler değişti. Ancak öğretmenler aynı eğitim anlayışı ile yola devam etti. Bu, öğretmenlerin suçu değil. Onların da bu sisteme uygun eğitim alması lâzım. Milli Eğitim Bakanı da böyle bir eğitim sürecinden bahsetti. Kademeli olarak bir geçiş yaşanacak. 2019-2020’den başlayarak 2023-2024 yılına kadar hem müfredat tam olarak yerine oturtulacak hem de öğretmenlere eğitim verilecek. Bu konuda üniversitelerden destek alınabilir.” şeklinde konuşuyor. (Star-24.05.2019)